BRICS ve Afrika Yeni İttifaklar, Eski Sınavlar

Afrika, yüzyıllar boyunca Batı merkezli güç dengelerinin kıyısında tutuldu. Ticaret anlaşmaları, yatırım paketleri ve kalkınma kredileri, çoğu zaman kıtayı küresel sistemin alt sıralarında tutan bağımlılık zincirleri üretti. Ancak son on yılda BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) bloğunun yükselişi Afrika için yeni bir denge arayışını beraberinde getirdi.

Bugün, Afrika’nın en güçlü ekonomilerinden bazıları BRICS’in genişleyen gündemine entegre oluyor, enerji, ticaret ve altyapı yatırımlarında yeni ortaklıklar kuruluyor. Peki bu, kıtanın gerçek bağımsızlık arayışının başlangıcı mı, yoksa yalnızca güç merkezinin Batı’dan BRICS’e kaymasından ibaret bir yön değişikliği mi?

BRICS’in Afrika’ya sunduğu en cazip imkân Batı merkezli finans sisteminin şartlarına alternatif olabilme ihtimali. Çin’in altyapı kredileri, Rusya’nın enerji anlaşmaları, Hindistan’ın teknoloji iş birlikleri ve Brezilya’nın tarım projeleri, kıtaya ciddi kaynak akışı sağlıyor. Güney Afrika ise hem BRICS üyesi hem de Afrika kıtasının sesi olma iddiasıyla bu sürecin merkezinde. Ancak bu ortaklıkların, yerel üretimi güçlendirip istihdamı artırmak yerine yeni bağımlılık biçimleri yaratma riski hâlâ yüksek.

Filistin meselesi, BRICS-Afrika ilişkisinin samimiyet testlerinden biri haline geldi. Güney Afrika’nın Gazze soykırımına karşı Uluslararası Adalet Divanı’na açtığı dava BRICS içinde yankı buldu; ancak diğer üyelerin İsrail’le olan ekonomik ve siyasi ilişkileri, bu tavrın blok düzeyinde güçlenmesini engelledi.

Çin ve Hindistan gibi ülkeler Filistin konusunda daha temkinli bir diplomasi yürütürken, Rusya’nın söylemi güçlü olsa da somut adımları sınırlı kaldı. Bu durum, Afrika’daki pek çok gözlemci için BRICS’in “küresel adalet” iddiasının ne kadar gerçekçi olduğunu sorgulatan bir tablo ortaya çıkardı.

Afrika’nın BRICS ile kurduğu bağ Batı’nın siyasi baskılarını dengeleyebilecek bir araç olabilir; ancak bu yalnızca ticari ve finansal değil, ilkesel bir ortaklığa dönüştüğünde anlamlı olacaktır.

Eğer BRICS, Afrika’nın Filistin gibi adalet ve özgürlük mücadelelerinde yanında durabilecek, yaptırım ve baskılara karşı siyasi cesaret gösterebilecek bir blok haline gelirse o zaman gerçekten “alternatif” olur. Aksi takdirde, Afrika’nın kaderi yine aynı kalır: Yalnızca değişen bayraklar altında, aynı bağımlılık zincirleriyle yaşamak.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir