Sömürge Haritalarının Gölgesi: Afrika’da Suni Sınırlar ve Çatışmalar
Afrika haritasına bakmak, aslında sömürgeciliğin geometrisini okumaktır. Doğal sınırları, kültürel geçişleri ya da tarihi bütünlükleri yansıtmayan bu harita; masa başında cetvelle çizilmiş, halkları bölen ve yeni çatışma alanları üreten yapay bir düzendir. 1884-85 Berlin Konferansı’nda Avrupa devletlerinin Afrika’yı aralarında paylaşmasıyla başlayan bu süreç, kıtanın bugünkü istikrarsızlığının temel nedenlerinden biri olmayı sürdürüyor.
Bu haritalar, yalnızca coğrafyayı değil, kimlikleri de parçaladı. Aynı etnik topluluğun farklı devletlerde kalması, farklı etnik grupların aynı sınırlar içine hapsedilmesi, Afrika’nın birçok ülkesinde sürekli bir iç gerginlik ve kimlik çatışması doğurdu. Ruanda Soykırımı, Nijerya’daki Biafra Savaşı, Sudan’ın bölünmesi, Mali ve Burkina Faso’daki ayrılıkçı hareketler… Hepsi Berlin’de çizilen sınırların bugünkü yankılarından sadece birkaçıdır.
Kolonyal sınırlar, sadece fiziksel alanları değil, siyasi yapıları da belirledi. Sömürgecilerin oluşturduğu başkent merkezli yönetim modeli, kıtanın pek çok bölgesinde otoriter ve dışa bağımlı devlet biçimlerinin kalıcılaşmasına neden oldu. Yerel idari gelenekler bastırıldı, topluluk temelli yapılar dağıtıldı. Bağımsızlık sonrası kurulan devletler, çoğu zaman bu yapay yapıların yeniden üreticisi oldu.
Bugün Afrika’da sınır ötesi etkileşimler, iş birlikleri ve halklar arası ilişkiler hâlâ bu suni çerçevelerin kısıtlaması altında. Sınır kapılarının kapalı olması, vize uygulamaları, farklı para birimleri ve ortak güvenlik mekanizmalarının eksikliği, kıta içi bütünleşmeyi zorlaştırıyor. Oysa ekonomik kalkınma, kültürel uyum ve siyasi istikrar, ancak halkların arasına çekilmiş bu duvarların aşılmasıyla mümkün olabilir.
Afrika Birliği zaman zaman sınır sorunlarını çözmeye yönelik adımlar atsa da, bu süreç hâlâ yavaş ilerliyor. Afrika Kıtasal Serbest Ticaret Bölgesi (AfCFTA) gibi projeler umut verse de, yapay sınırların neden olduğu yerel çatışmalar kıtanın iç barışını tehdit etmeye devam ediyor.
Artık şu gerçeği kabul etmenin zamanı geldi: Afrika’nın özgürleşmesi sadece sömürgecilerin çekilmesiyle değil, onların çizdiği zihin ve harita sınırlarının da aşılmasıyla mümkündür. Gerçek birlik, kıtanın halklarının kendi tarihsel ve kültürel coğrafyalarıyla yeniden buluşmasıyla kurulabilir.
Çünkü Afrika’nın geleceği, başkalarının çizdiği haritalarda değil, kendi halklarının ortak iradesinde yazılıdır.
Yorum gönder