ŞİDDET, YIKIM ve BELİRSİZLİKLER SARMALINDA ETİYOPYA’DA SİYASET ve TOPLUM
Doğu Afrika’nın önemli ülkelerinden biri olan Etiyopya (Habeşistan) hassas bir süreçten geçiyor. Etnik temelli bir görünüm içinde olan Tigray savaşı ile bir zamandır derin bir bölgesel kaos yaşanıyordu. Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed Ali başkanlığındaki Etiyopya milli ordusu, Amhara Ulusal Demokratik Hareketi (ANDM) ile Tigray Halk Kurtuluş Cephesi (TPLF) arasında devam etse de savaşın etkisi tüm ülkeyi etkisi altına almış durumda idi. Hatta sadece ülkeyi değil aynı zamanda bölgedeki diğer ülkelerden Eritre’nin savaşa dahil olması, büyük halk kitlelerinin sınır ötesine geçmek zorunda kalması ile bölgesel de bir boyut kazanmış durumda. Mısır, Sudan başta olmak üzere politik ilişkiler sebebiyle pek çok bölge ülkede bir şekilde Etiyopya savaşının içinde bulunuyor. ABD ve İsrail’in bölgedeki politik yatırımları sebebiyle savaşın dışında kalmadıkları ve savaşı kızıştırıcı adımlar attıklarını da tahmin etmek çok zor olmasa gerek.
Tigray savaşı belli taraflar arasında olsa da ortaya çıkış şekli ve yarattığı etki sebebiyle geniş bir alanda zarar yarattı. TPLF tarafından yakın zamanda Tigray bölgesinde yaşanan saldırgan savaşın adeta bir rövanşı gibi savaş Müslümanların yaşadığı Wollo bölgesine taşındı. Savaşın tarafı olmayan Wollo ve Dessi Müslümanları bir anda bu savaşın mağduru oldular.
Savaşın tarafı olmadığı halde ansızın savaşın mağdur tarafı haline getirilen Wollo’yu biraz tanımak gerekiyor. Yakın zamanda TPLF tarafından ele geçirilen Dessie ve özellikle Wollo bölgesi Müslümanların yaşadığı bir bölgedir. Kendi kimlik özellikleri yanında medreseleri ile meşhur olan Wollo bölgesi Tigray savaşçıları tarafından yağmalanırken Amhara federal ordusu da, Etiyopya ordusu da hiçbir şey yapmamıştır. Adeta Müslüman kimliği ile ortada kalan Wollo halkı bu savaşı en ağır şekilde arada kalarak ödemektedir. Uzun zamandır planlı bir şekilde silahsızlandırılan Müslümanlar, silahsız bir şekilde Tigray savaşçılarının önündeki kurban gibilerdi. Kendilerinin korunmasını ya da silah desteğini Abiy Ahmed’den talep eden Müslümanlara verilen cevap çok şaşırtıcı olmuştur. “Silahlanın ve kendinizi koruyun.” Silahları alınmış Wollo Müslümanları Tigray hâkimiyeti altındaki bölgede çok ağır bir dram yaşadılar.
TPLF karşı saldırı sürecinde Hristiyan toplumun yaşadığı bölgede de ciddi tahribat yapmıştır. Bazı kiliseler yanında Amhara bölgesinde bazı Hristiyan ailelerde TPLF saldırganlığından olumsuz şekilde etkilenmiştir. Hükümetin bu saldırılara karşı da tavırsız kalması uzun vadede tartışılacaktır.
O zaman şöyle bir iddia ortaya atmıştık. Bu savaş orta vadede etnik gövdede fakat uzun vadede bir dinler arası savaş olarak Müslümanlara yönelecektir. Etiyopya’nın önündeki en önemli ilk problem sistematik protestanlaştırma projesidir. Tüm din ve mezhepler bu boyutuyla tehdit altındadır ve buna Ortodoks ve Katolikler’ de dahildir ve hatta Falaşalar. Fakat en büyük tehdit temel anlamda Müslümanlara yöneliktir. Son birkaç yıldır sistematik olarak Müslümanların direnç kapasitesi ısrarla test edilmektedir ve bu süreç hassasiyet içinde takip edilmelidir. Müslümanlara karşı yönelen sistematik şiddet ile şiddet ve zulüm eşiği yükseltilmektedir.
Abiy Ahmed Ali prestijli bir iddia ile iktidara gelmiş bir isim. Demokratikleşme ve özellikle Müslümanlara yönelik yaklaşımları Müslümanlar tarafından oldukça olumlu karşılandı. Hatta babasının Müslüman olması üzerinden yapılan propaganda ve hatta yurt içi ve yurt dışında ortaya koyduğu performans bu süreci besledi. Özellikle Ahbaşlar eliyle derin krize giren Etiyopya İslam Konseyine yaptığı atamalar da çok değer gördü. Fakat süreç içinde ortaya koyduğu performans asla kabul edilebilir değil. Demokratik temsili yanında adım adım farklılaşan tavrı ile bugün geldiği nokta çok rahatsız edici bir hal aldı. Kabinesinde bazı Müslümanlara yer verse de, onun iktidarı döneminde ülke içinde çok sert çatışmalar yaşanıyor. Bu haliyle ikincil bir ajandaya sahip olduğu düşüncesi uluslararası kamuoyunda belirginleşmeye başlıyor.
Temeli itibariyle sahip olduğu partisi Prosperty Parti bir Protestan hareket ve dışarıdan ciddi destek alıyor. Bu süreçte ülkede Abiy Ahmed Ali vasıtasıyla bazı değişimlere imkân sağlanması belli ki bekleniyor. İlki Oromoların iktidar elit dönüşümünde etkili olması ve erki ele geçirmeleri, ikincisi Protestan hâkimiyetinin sağlanması ve üçüncüsü Müslümanların varlık ve etkilerinin kontrol altına alınması ve hatta sindirilmesi. Uzun vadede ise Adama bölgesi başta olmak üzere İslam’dan Hristiyanlığa geçişin -irtidat baskısının- imkânının oluşturulması.
Addis Ababa şehrinin dış kesimlerinden başlayarak yeni bir kent olan Shager City’nin kurulmasına hükümet tarafından karar verildi. Oromo bölgesindeki bu şehrin Oromoların yeni başkenti olması planlanıyor. Bu bölgedeki özellikle Müslümanlara ait olan evler ve Oromo dışından gelenlerin evleri kanunsuz bir şekilde yıkılmaya başlandı. Hatta bazı tanıklarla yaptığımız görüşmelerde evinin yıkılmaması için para ödeyen bireylerin de evlerinin yıkıldığını öğrendik. Fakat buradaki en önemli sorun zor şartlar altında yapılmış olan ve mimari değere sahip camilerin birer birer yıkılması oldu. Etiyopya İnsan Hakları Komisyonu “EHRC” bu yıkımların yasa dışı ve insan haklarına aykırı olduğunu açıkça raporlamasına rağmen hükümet bu yıkımlara devam ediyor.
Bu yıkımlara karşı İslam Konseyinin ağır kaldığını ve süreci yeterince takip edemediğini düşünen Müslümanlar bazı şehirlerde protesto mitingleri yapsalar da bu mitinglerde Hükümet çok sert tedbirler alarak onlarca insanın yaralanmasına ve iki kişinin şehit edilmesine sebep oldu. İslam Konseyinin uzlaşma ve takip sözünün ardından Müslümanlar sürecin nasıl şekilleneceğini bekleseler de yıkımlar devam ediyor ve Hükümet bir açıklama yapmamaya devam ediyor.
Hükümetin kanunsuz yıkımları ve özellikle camilere yönelen devlet terörü konusunda Etiyopya Müslümanları arasında tam bir uzlaşma var. Hükümet içindeki Müslümanlar ve siyaset adamları yanında, İslam Konseyi de cami yıkımlarının kabul edilemez olduğunu ifade etse de Etiyopya Hükümeti ne tavrından vazgeçiyor ne de şiddetten. Son görüşmelerde yıkılan 23 cami yerine iki cami yeri gösterme önerisi ise Müslümanlar tarafından kabul edilmedi.
İslam Konseyinin eylemsizlik kararına uyan Müslümanlara yönelik olarak şiddet ve tahkikatlar sürdürülüyor. Son Cuma namazında Addis Ababa’nın en büyük camisi olan Envar Camiinden çıkan Müslümanlara sniperlarla açılan ateş sonucu 5 kişi şehit oldu ve onlarca yaralı var. Açık kayıtlardan açıkça görülen manzara da İslam Konseyinin eylemsizlik kararına uyan Müslümanlara Hükümet güçlerinin saldırması ve özellikle sniperlar vasıtasıyla yapılan saldırı suç teşkil ediyor. Ve bu sürecin Müslümanlara yönelik sistematik saldırı ve ülke içinde bir büyük çatışmayı hedeflediğini gösteriyor. Etiyopya Müslümanlarının yapıcı ve muhlis karakterine rağmen ortaya konulan bu saldırgan tutum kabul edilebilecek cinsten değil. 85 kadar etnik yapının yaşadığı ve neredeyse yarı yarıya Müslüman ve Hristiyanların yaşadığı Etiyopya’da başlayacak şiddet benzer bir sosyolojik yapı taşıyan bölge ve ülkelere intikal eder ve çok büyük bölgesel bir kriz yaşanır. Hükümet oynadığı oyunun yaratacağı maliyetten çok haberdar değil gibi. Ülkede çıkacak bir din savaşı etnik bir iç savaşı değil çok büyük bir bölgesel savaşı tetikleyebilir.
Abiy Ahmed Ali yoksulluk başta olmak üzere pek çok sorunu çözme iddiası ile gelmiş ve iktidara gelme referansı Demokrasi olan bir lider. Bugün ülkede yaşananlar, onu var eden iddialarla hiç uyum içinde değil. Bugün hızla yapılması gereken;
- İmar programının hukuki bir yöntemle, adil bir şekilde yapılmasının sağlanması
- Yıkım süreçlerinin şeffaf bir şekilde yapılması ve imar sürecinde evleri zarar gören herkese ödeme yapılmasının sağlanması
- Uluslararası izleme birimlerinin bu imar programını tüm boyutları ile izlemesi
- Yıkım süreçlerinde adil davranılması ve imar programının herhangi bir gizli ajanda olmaksızın halka doğru anlatılması
- Müslümanlara karşı Wollo olaylarından beri devam eden belirsiz şiddetin ortadan kaldırılması
- Daha önce Wollo ve Dessi bölgesinde yaşanan olayların suçluların da bulunması ve cezalandırılmasının sağlanması
- İmar sürecinde toplumun ortak alanlarına özellikle mabetlere yönelik nazik davranılması ve zorunlu yıkımlarda bölgesel referandum ve İslam Konseyinin olurunun alınması
- Yıkılmak zorunda kalınan cami ve kiliselerde mutlaka devlet tarafından tazmin edilerek yıkılanın yerine devlet kaynakları ile yenisinin hemen başlatılması
- Eylemlerde zarar gören Müslümanların ailelerine kan parası ödenmesi
- Şiddet yanlısı polislere müdahale edilmesi; ölüme ve yaralanmaya sebep olanların kovuşturulması ve mutlaka yargılanması bir gerekliliktir.
- Müslümanların makul ve meşru ölçüler içinde hakların savunmaları ve izinli gösterilere müsaade edilmelidir.
- Çözüm süreçleri devlet aklının ve çok kültürlü Etiyopya geleneklerine göre yapılmalı ve din tabanlı bir iç savaşın getireceği yüksek maliyetlerden imtina edilmelidir.
- Devletin temsil ve rolünde dengesini kaybetmediği bir Etiyopya ancak varlığını sürdürebilir. İktidarların bölgenin tarihsel derinliğine uygun bir dinginlik içinde hareket etmesi mutlak bir zorunluluktur.
İsmail Mansur ÖZDEMİR
Sosyolog, Yazar
Yorum gönder