Güney Afrika karanlığına bir mum ışığı; Şehit İmam Abdullah Harun

GÜNEY AFRIKA’DA ÖRNEK BİR İMAM: ŞEHİT  İMAM ABDULLAH HARUN

Büyük dava adamları, gönül ve fikir insanları, gökteki yıldızlar gibidir. Gecenin zifiri karanlığında yıldızlar, nasıl bizlerin önünü aydınlatıyorsa, büyük dava adamları da bağrından çıktıkları milletlerine, toplumlarına zor zamanlarda birer ışık olmuşlardır. Onlar ortaya koydukları eserleriyle, mücadeleleriyle, hikmet dolu fikir ve düşünceleri ile hak yolunda gerektiğinde canlarını vererek davalarından ve amentülerinden taviz vermeyerek içinde bulundukları milletlere rehberlik etmişlerdir. Onlar aydınlık yüzleriyle yolumuzu aydınlatan birer şimal yıldızı, İslam davasının gelecek kuşaklara ve dünyaya yayılmasına hizmet etmiş kahramanlardır.

Şüphesiz ki, bunlardan biri de Güney Afrika Müslümanları için ırkçılığa ve haksızlığa karşı duruşun sembol ismi olmuş, imam olarak görev yaptığı camisinde “sadece namaz kıldıran memur” rolünden kaçınacak sosyal konulara ve halkın problemlerine kulak veren, onların çözümü için uğraşan, her kesimden ve her yaştan insana hitap edebilen bir imam rolünü üstlenmiş bir imamdır, İmam Abdullah Harun.

SESLİ MAKALELER

İmam Abdullah Harun, 8 Şubat 1924’te, yirminci yüzyılın sonlarında Cape Town’un güney banliyölerinde çok müreffeh bir ticaret merkezi haline gelen Newlands-Claremont’ta doğdu.  Beş kişilik bir ailenin en küçüğüydü ve annesi Asa Martin öldüğünde hala bir bebekti. Babası Amarien ona bakamadığı için, onun çocuksuz kız kardeşi Meryem, onu ​​büyüttü. Dindar bir kadın olan Meryem, İmam Harun’un iyi bir eğitim alması için elinden geleni yaptı, evlenene kadar her türlü desteği verdi.

İlköğretim eğitimini Cape Town’da aldıktan sonra İslami eğitim almak için teyzesiyle birlikte Mekke’nin yolunu tutan İmam Harun, o zamanlarda 8 yaşlarındaydı. Küçük yaşta hac görevini ifade ettikten sonra İslami eğitimini sürdürerek 14 yaşında hafızlığını tamamladı. Mekke’de iyi bir Arapça öğrendi. Mekke’de kendisini oldukça etkileyen hocalarından Abdurrahman el Alevi’den İslami ilimler (tefsir, hadis, ve İslam tarihi) derslerini aldı.

İkinci Dünya savaşının başlamasıyla Mekke’deki eğitimi yarıda kalan İmam Harun, eğitimini tekrardan Cape Town’a geri gelerek Abdullah Cemaleddin ve kendisini oldukça etkileyen Şeyh İsmail Ganief’den aldı. Özellikle İsmail Ganief, onu sosyal sorunlarla ilgilenmeye, halkın içinde olması, toplumsal meselelerden soyut değil, tam aksine içinde yer alması noktasında etkiledi. Bu durum, ileride Abdullah Harun’un tam anlamıyla “imam” olmasını sağlayacaktı.

İmam Harun, İslami eğitimi aldığı zamanlardan arkadaşlarını etkiledi, arkadaşları vesilesiyle Mısır’daki Müslüman Kardeşler hareketi ve diğer Arap-Hint hareketlerinin fikirlerinden etkilendi, buradaki liderlerin kitaplarını satın aldı ve ilgili makaleleri yayınlamak amacıyla çıkardı. Özellikle İhvan-ü Müslim’den Hasan el-Benna, Seyyid Kutup ve Cemaat-i İslami’den Mevdudi’den oldukça etkilendi.

1950’de evlenen Harun, bir Mevlid Kandili gününde 1955’te Cape Town’daki El-Camia camisine imam olarak atandı, İmam Harun, o zamanlar 30 yaşındaydı. İmamın camiye imam olarak seçilmesiyle birlikte el-Camia Camii’nde büyük bir hareketlilik yaşanmaya başladı. El Camia’da tartışma grupları, küçük halkalar, yetişkin erkek ve kadınlar için İslami eğitim alabilmeleri için sınıflar açtı.

Özellikle, Cape Town’da her yıl düzenlenen Coon Karnavalı için alternatifler geliştirdi, Ramazan ayı boyunca namazdan sonra İslam’la ilgili çeşitli konular hakkında kısa konuşmalar yaptı, kadınların camilerin yönetim faaliyetlerine katılmalarına izin verdi. Camii kısa zamanda özellikle gençler ve kadınlar için bir cazibe merkezi haline geldi. Gençler sinemaya ilgi duyan, spor yapan ve son derece şık giyinen bu imamı çok sevmeye başladı.

İmam Harun, zenginlerden topladığı paralarla cemaatiyle birlikte fakir halka yardımlar yaptı. Özellikle onun halkın sorunlarına kulak eğmesi, onlarla ilgilenmesi halkın gönlüne girme sürecini hızlandırdı.

Hutbelerinde özellikle toplumsal sorunlara dikkat çeken Harun, cami kürsüsünden sürekli olarak halkın maruz kaldığı ırkçılık ve haksızlığa karşı konuşmalar yaptı. Kısa sürede siyasi meseleleri konuştuğu hutbeleriyle ünlendi ve bu hutbeleriyle Apartheid rejiminin dikkatini çekmeye başladı.

Görev yaptığı okuldan tanıştığı arkadaşlarıyla beraber, 1958’de Müslüman gençlere İslamî eğitim verme adına Claremont Müslüman Gençlik Derneği’ni kurdu. Gençleri İslamî değerlerden uzaklaştırdığını düşündüğü seküler eğitime bir alternatif olması adına, İslamî eğitim veren bir okul açmayı planladı fakat imkânların yetersizliğinden bunu başaramadı.

1959 yılında “İslamic Mirror” Dergisini yayınlamaya başladı. Dergide başta Hasan el-Benna olmak üzere Müslüman fikir adamlarının kitaplarından bölümler yayınladı.

Ertesi yıl, yani 1960’ta Müslümanlara ait bir haber ağı olması için açılan “Muslim News” gazetesinde editör oldu ve orada yazılar yayınlamaya başlayan İmam Harun ve arkadaşları, Güney Afrika’da yaşayan Müslümanlar üzerinde etkili olmaya başlarlar. Gazete, Cape Town ve Güney Afrika’nın diğer bölgelerinde, Müslümanların kalbinde yer alan İslami meseleler hakkında Müslümanları bilgilendirmek konusunda çok işlevsel bir rol oynadı.

Güney Afrika, Müslümanlar için çeşitli kitap ve gazete yayınlama faaliyetlerinin yanı sıra ırk ayrımı siyasetini kınamak için yürüyüş, miting düzenleme gibi faaliyetlerden de geri durmadı. Onun bu faaliyetleri neticesinde bir çok siyah Müslüman oldu.

1960’da İmam ve Claremont Müslüman Gençlik Derneği, çeşitli konularda kendilerine hitap etmeleri için farklı geçmişlere sahip çeşitli önde gelen kişileri davet etti.  Gelen aktivistlerin fikirleri, İmam ve CMYA üyelerine, başkalarının nasıl düşündüğü ve çağdaş gelişmelere nasıl yanıt vermeleri gerektiği konusunda daha net bakış açıları verdi.

1961’de hükümet tarafından yapılan kanun değişikliği ile birlikte mücadele yöntemini değiştirdi. Sabotaj yasası olarak isimlendirilen yasa, apartheid rejimine, devlet aleyhinde en ufak faaliyette bulunanlara 5 yıl hapisten idama kadar cezalar verme hakkı tanıyordu.

O yıllarda Güney Afrika’daki ırkçılılık Apartheid rejimi tarafından yürürlüğe giren Yeni Cumhuriyet Anayasası ile birlikte mevcut uygulamalar yürürlülüğe konulunca, ülke genelinde siyahlar tarafından protesto gösterileri ve grevler düzenlenmeye başlanır. İmam Harun da bu eylemlere destek verir. Vaazlarında ırkçılığın İslam tarafından yasaklandığını ifade ederek Müslümanları, ırkçı Apartheid Güney Amerika yönetimine karşı mücadele etmeye çağırır.

Yürürlüğe konan yasanın, Müslümanların ve diğer siyahilerin eylemlerini kısıtlamak için çıkartılan bir yasa olduğunu düşünen İmam Harun, verdiği bir hutbede şu konuşması ile tepkisini dile getirdi:

“Tüm deliklerimizi kapatarak bizi kontrol altına almak istiyorlar. Ülkemiz bizim için nefes alabildiğimiz birkaç deliği bulunan koca bir hapishaneydi. Şimdi o delikleri dolduruyorlar, memleketimizin etrafını taştan duvarlarla sarıyorlar ki biz boğulduğumuzda dünya çığlıklarımızı duyamasın.”

İmam’ın ırkçı Apartheid rejimini, kürsüden açıktan eleştirmesi, kendisine yönelik baskıların gittikçe yoğunlaşmasına neden oldu.

Siyasi hutbeleri ile dikkat çeken İmam Harun, bu konuşmasıyla birlikte, Apartheid rejimi tarafından takip edilir hale geldi. Cemaatin arasına sızan birkaç muhbir sayesinde neredeyse her hareketi rejim tarafından sıkıca takip ediliyordu. Buna rağmen konuşmalarına devam eden İmam, ayrıca siyahilerin haklarını geri kazanması için çalışan Afrika Ulusal Kongresi (AUK) ve Birleşik Afrika Kongresi (BAK) yetkilileriyle temaslarda bulundu.

Abdullah Harun’un mücadelesindeki hedef şu cümleleri ile özetlenebilir: “Bizim amacımız beyaz ırkı yok edip yerine siyah ırkı getirmek değildir; maddiyata dayanan bir ayaklanma hiç değildir. Bizim davamız ırkçı Güney Afrika Cumhuriyeti’ne karşıdır. Müslüman olsun, Hristiyan olsun, beyaz olsun, siyah olsun insanları sömürüden ve zulümden kurtarıp özgürlüklerine kavuşturmaktır. Biz ırkçı değiliz. Biz insanların bir tarağın dişleri gibi eşit olduğuna inanırız. Ve her kim olursa olsun bu inancımızı kaim kılıncaya kadar mücadeleden geri durmayacağız.”

Harun mücadelesini sadece vaaz kürsüleri ile sınırlı tutmamış Müslüman toplumun faal bir hal alması amacıyla insana dair olan her alanda, gücü ve sınırı yettiği miktarda, mücadele etmeye çalışmıştır.

İmam Abdullah Harun, bu mücadelesiyle, aynı zaman da farklı din ve inançlardan olan insanların da gönüllerini kazanmış birisiydi.

Bahsettiğimiz tüm bu faaliyetler Apartheid rejiminin dikkatini çekmiş ve kendileri açısından Abdullah Harun’un verdiği mücadele rahatsızlık uyandırmıştır. Harun 1968 yılında Mekke’ye geçerek Hac vazifesini ifa etmiş akabinde Kahire’ye gelerek burada İslami hareketlerin konferanslarına katılmıştır. Buradan Londra’ya geçtiği günlerde ise Güney Afrika’da kendisi ile ilgili tutuklama kararı çıktığını öğrenmiştir. Bu durum akabinde iltica talebinde bulunan Harun’un talebine olumlu dönüş yapılmaması sebebiyle ülkesi Güney Afrika’ya dönmek isteyen İmam Harun’u arkadaşları uyarır ve geldiği takdirde onun için kötü sonuçlar olabileceğini bildirirler. Fakat o, bu uyarıları göz ardı eder; mücadele ve direnişin devam etmesi gerektiğini savunur.

28 Mayıs 1969’da Mevlit Kandili’nde Harun ülkesine geri döner dönmez tutuklanır. Cezaevinde istenilen bilgileri vermez ve kendisine verilen helal olmayan yemekleri kabul etmez ve evinden helal yemek getirilmesini talep eder fakat bu talebi karşılıksız kalır ve çeşitli işkencelere uğrar. Besinsizlik ve şiddet yüzünden bedeni zayıf düşen İmam Harun, tutukluluğundan 123 gün sonra 27 Eylül 1969’da dünya imtihanını tamamlar.

Cenaze merasimine, cenazesine dünyanın dört bir tarafından Müslümanlar ve diğer inançlardan insanlar da katıldılar. Otuz bini aşkın kişinin katılımıyla gerçekleşen cenaze töreni, o zamana kadar Cape Town’un gördüğü en kalabalık cenaze töreniydi. 29 Eylül Pazartesi günü Devil’s Peak Dağı yamaçlarındaki Müslüman mezarlığına defnedildi. İmam Harun’un vefatının ardından St. Paul’s Cathedral’de onun için anma programı yapıldı.

Hapishane yönetimi merdivenden düşüp öldüğünü söylemiş olmasına rağmen, vefatından sonra yapılan otopside tespit edilen ödem, kırık ve yaralar işkencelerden dolayı vefat ettiği iddiasını doğrular nitelikteydi

Maalesef ki, Türkiye’de olduğu gibi Güney Afrika’daki İslami cemaatler arasında da İmam Harun, çok fazla bilinmiyor ve her geçen gün eski kuşaktan bilenlerin sayısı azalıyor.

Türkiye’de, İmam Abdullah Harun’la alakalı, özellikle İslami vakıf, cemaatlerin “Malcolm X, Aliya İzzetbegoviç, Hasan el Benna” gibi öncü şahsiyetlerin yanına mutlaka İmam Abdullah Harun’u da eklemeleri ve yeni nesile bu kahramanın çalışmaları ve mücadelesi anlatılması gerekiyor. Daha nice anlatılmayı ve birilerinin keşfetmesini bekleyen nice kahramanlar var…

Yasin Güney  – Güney Afrika

2 thoughts on “Güney Afrika karanlığına bir mum ışığı; Şehit İmam Abdullah Harun

  1. Böyle birini geç öğrenmenin verdiği suçluluk hissini tattıran yazara teşekkürlerimizle. Çok yalın ve profosyonel bir kalemi var

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir