Gazeteci-Yazar Mustafa Uzun, Batılıların asırlarca büyük hayaller kurdukları, sonra ise hor görüp önemsizleştirmek istedikleri Afrika’nın en yoksul ülkesi Mali’nin en büyük şehri olan asırlarca “kitabın şehri” olarak bilinen Timbuktu hakkında çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.
İşte Mustafa Uzun’un analizi;
* Batı zihni Timbuktu’yu anlayamıyor. Anlam veremediğine şekil de veremeyen Batı, Timbuktu’ya bir deli gömleği giydirmeye mecbur.
* Tarihin omuzlarına yüklediği ağır yük ile Timbuktu, Batılıların Afrika’da İslam ile boy ölçüşmeye çalıştıkları önemli merkezlerden biri.
* Timbuktu filmi, Batılıların yüzlerce yıldır aradıkları Timbuktu’yu Batının istediği gibi gösterdiği için Batı’da değer görüyor.
* RADİKAL İSLAM’IN DA ILIMLI İSLAM’IN DA SAHİBİ AYNI
* FİLM, MİSYONERLİĞİN MIZRAK UCU OLMUŞ
* TİMBUKTU BATI’NIN ULAŞILMAZIDIR
* Film daha ilk sahnede alabildiğine manipülasyon yapıyor, hakikati iğrenç bir dile kurban ediyor.
SESLİ MAKALELER
Abdurrahman Sissako’nun Timbuktu filmi, Batılılar 500 yıldır aradığı Timbuktu’ya dair “içeriden” izlenimi veren arayışının farklı bir merhalesidir. Müslüman bir isme sahip ama Batılı bir ses olan Abdurrahman Sissako, 1990’ların başında Fransa’ya yerleşmiş, Moskova’da eğitim görmüş, Uluslararası Fransızca Konuşan Film Festivallerine katılmış ve Oscar’a aday gösterilmiş bir yönetmen. Timbuktu’nun başrollerinde Ahmed Ibrahim, Toulou Kiki, Abel Jafri, Hichem Yacoubi ve Kettly Noël gibi isimler yer alıyor.
Timbuktu filmi, filmin özeti ve niyeti sayılabilecek bir sahne ile başlıyor. Filmi izleyen, daha ilk dakikalarda başladığı yerde bıraksa çok şey kaybetmez. İlk sahnede nazik ve narin, güzeller güzeli bir çöl ceylanı seke seke kaçarken son 20 yıldır birçok sahnede zihnimize yedirilen “pikaba doluşmuş mücahitler güruhu” o ceylana ateşe ediyor. Film daha ilk sahnede alabildiğine manipülasyon yapıyor, hakikati iğrenç bir dile kurban ediyor.
Çok kaliteli çekimlerle süslenmiş olsa da film 97 dakika boyunca saçma geçişler, tamamlanmamış sahneler ve güçsüz kurgusu ile aslında neden Oscar’a aday gösterildiğini iyi anlatıyor. Timbuktu filmi, Batılıların yüzlerce yıldır aradıkları Timbuktu’yu Batının istediği gibi gösterdiği için Batı’da değer görüyor.
TİMBUKTU BATI’NIN ULAŞILMAZIDIR
Batı, Timbuktu’yı böyle hayal ediyor çünkü. Aslında Batı, yüzlerce yıl Timbuktu’yu farklı düşündü. Sarı bir altın şehir hayal ettiler. Muhayyileleri böyle şekillendi. Sadece Timbuktu’yu bulmak için harita dernekleri, coğrafya enstitüleri kuruldu. Şiirler, romanlar yazıldı. Büyük maceraperestler, önemli ilim adamları Timbuktu için seferber edildi. Batı hala Timbuktu’yu arıyor. Bulamadı. Timbuktu Batılılar için asırlarca “ulaşılmaz” bir yer olarak zihinlerde yer buldu. Bugün dahi Batı dillerinde içinde Timbuktu geçen birçok terim ve sözcük vardır. Timbuktu Batılılar için “uzak” ve “ulaşılmaz”dır. Sissako, uzak ve ulaşılamaz olan bu şehri içeriden Batılı bir dille yorumlamış ama o da ulaşamıyor. Timbuktu’yu film boyunca çözemiyor. Film boyunca Batılıların bu coğrafya üzerindeki oyunlarına hizmet eden bir duruş sergiliyor. Kaliteli bir görüntü yönetmenliğinin getirdiği vurucu birkaç sahne haricinde basit ve ucuz bir film. Hakikate kurban edilen yeni bir modern hikaye daha yani.
***
Mali Afrika’nın en yoksul ülkelerinden birisi. Timbuktu da onun en önemli şehri. Abdurrahman Sissako’nun bulamadığı Timbuktu için bir Afrika atasözü der ki: “Tuz kuzeyden, altın güneyden, gümüş beyaz adamın ülkesinden gelir; Allah’ın kelâmı ve bilgeliğin hazineleri ise sadece Timbuktu’da bulunur.” Batılılar bu “hazineyi” farklı yorumladı tarih boyunca. Altından bir şehir düşlediler. Gidemediler, ulaşamadılar Timbuktu’ya.
Tarihin omuzlarına yüklediği ağır yük ile Timbuktu, Batılıların Afrika’da İslam ile boy ölçüşmeye çalıştıkları önemli merkezlerden biri. Asırlarca büyük hayaller kurdukları, sonra ise hor görüp önemsizleştirmek istedikleri bir şehir. İslam’ın Afrika’daki ilim merkezlerinden birisi. Asırlarca “kitabın şehri” olarak bilindi. Büyük ve güçlü medreseleri, bugün hala mahzenlerden yeni çıkartılan nice kitap hazineleri ile bilindi asırlarca. Afrika’nın hafızası haline gelen Timbuktu, İslam müktesebatının Afrika kültürüyle ve birikimiyle yeniden yoğrulduğu önemli bir İslam ilim şehri oldu tarih boyunca.
Batılılar yüzyıllarca Timbuktu’nun evlerini altın zannetti. Şimdi de Timbuktu’da radikalizmi arıyorlar. RAND Cooparation’un klavuzluğunda radikal ve ılımlı Müslüman imajları çiziyorlar alabildiğine. Coğrafyamızda oluşturdukları algılar üzerinden yeni sömürgeciliğe, şiddetli köle düzenine devam ediyorlar. Bugün Timbuktu üzerine çöken Kapitalizm’in daha önceki yüzyıllardaki zulümden farkının olmadığı ortada.
FİLM, MİSYONERLİĞİN MIZRAK UCU OLMUŞ
500 yıl kadar sürede başta Portekizliler olmak üzere İspanyollar, Hollandalılar, Fransızlar, İngilizler ve diğer Avrupa devletlerine mensup tüccarlar tarafından 100 milyon civarında insan köleleştirilerek Afrika’dan götürüldü. Bugün Tibuktu’nun içinde olduğu Mali’yi sömürgeleştiren Fransa bir ara 12,5 milyon kilometre karelik bir alana hükmediyordu. Bunun çoğu Afrika’daydı. İnsanlık tarihinin en berbat köle ticareti bugünkü Avrupa’nın reform ve Rönesans hareketleri esnasında yapılmadı mı? Her şeyden önce kıtayı aralarında paramparça ettiler. İnsanlar Afrika’dan hayvan götürür gibi Amerika kıtasına ve daha başka diyarlara taşındı. İnançları değiştirilip Hıristiyanlaştırıldılar. Dilleri unutturulup Avrupa dilleri hala resmi dil olarak kullandırılıp geleneksel eğitim sistemlerinden koparıldılar.
İnsanlığın yüz karası olan köle ticaretleri ile kıtanın kökünü kurutan Batılılar, bir ahlaksız işgal taktiği olarak ise misyonerlik silahını kullandılar ve bu silahı kullanmaya devam ediyorlar. Bu film, Afrika’daki İslami gelişimi de hedef alarak misyonerler için mızrak ucu görevi yapmakta. 1900’lerin başında 300 milyonluk kıtada 10 milyon yerli Hıristiyan varken bugün bir milyarlık kıtada en az 250–300 milyon Hıristiyan olduğu iddia ediliyor. Bugün kıtada sadece Katolikler 10 milyon öğrenciye modern eğitim vermekte. Sissako’nun saldırdığı mana ise bu kesik dansa karşı mücadele eden “devrimci İslam” veya “direniş”tir. O pikaba sığdırılan, eleştirilen, hakaret edilen, hor görülen devrimci İslam bu kesik dansa karşı mücadele ettiği için hedefte.
ANLAM VEREMEDİĞİNE ŞEKİL VEREMİYOR BATI
Eleştirdiği manipülasyonun kralını film boyunca kendisi yapıyor Sissako. Fransızlaşmış olan yönetmen, Timbuktu filmi ile Batı’nın ulaşamadığı, şekillendiremediği manayı kendince içeriden vurmakta ve hakikate tecavüz etmektedir. Timbuktu Batılılar için başa bela olmaya devam ediyor çünkü. Batı zihni Timbuktu’yu anlayamıyor. Anlam veremediğine şekil de veremeyen Batı, Timbuktu’ya bir deli gömleği giydirmeye mecbur. Çünkü İslam Afrika’da yürümeye devam ediyor. Koca kıtada 600-700 milyon arasında Müslüman yaşadığı tahmin ediliyor. Bu rakam bütün engellemelere rağmen istikrarlı bir şekilde artmaya devam ediyor. Asırlardır yok edilmek istenen İslam kimliği daha bir görünür hale geliyor. Afrika kıtası ezan sesleri ile dolup taşıyor. Timbuktu yenilmedi hamdolsun. Batı Timbuktu’yu çözemedi, Oscar ödülleri ile, Afrika’nın Orhan Pamuk’ları ile de çözemeyecekler.
Sissako’nun Timbuktu’sunda gülmek, spor yapmak, dinlenmek, eğlenmek yasak diye sunuluyor. Her adımda bir kural var. Timbuktu çekilmez bir yer. Çünkü Timbuktu ötekileştirilmesi gereken bir yer. Timbuktu zindan gibi bir yer. Timbuktu, Sissako’ya göre gerçek İslam’a ev sahipliği yapmıyor. Bunun için alabildiğine gerçeği alt üst ediyor. Gelenekleri İslam ile hedefe oturtuyor. “İslam bu değil” diyor ama “İslam bu” diyemeyeceğini bildiği için kocaman bir soru işareti atıyor orta yere. Modern dünyaya güzel bir orta yapıyor, gerisi Timbuktu’yu asırlardır takip eden Batılı zihnin ayağında. Fanatizm ve radikalizm kıskacında boğulan Timbuktu için elbette alternatif çözüm yolları mevcuttur Paris’te, Londra’da, New York’ta. Ötesini düşünmeye gerek yok, Sissako içerideki radikalizmi, tahammülsüzlüğü, kaba ve onulmaz davaları gözler önüne sersin yeterli. Ondan istenen Timbuktu yolunu Batılı maceraperestlere açması. Bu görevi de hakkıyla yerine getiriyor Abdurrahman Sissako.
RADİKAL İSLAM’IN DA ILIMLI İSLAM’IN DA SAHİBİ AYNI
500 yıllık Afrika’nın sömürgeleştirilmesi hikayesi zihnen ve iktisadi noktada devam ediyor. Timbuktu hayalleri Avrupa için hayati önem arz ediyor. Timbuktu çözülmeden kıtanın karşısı rahat etmeyecek. Her dakika büyüyen bir Afrikalı göçü dalgası Avrupa için fantastik bir tehlikenin ötesinde önemli. Timbuktu, bu tehlikenin asırlık sembolüdür. Sissako, Timbuktu filmi ile Timbuktu’yu Batılı ellere teslim ediyor. Sissako, film boyunca manipüle ettiği “radikal İslam”dan çok farklı bir rolü olmadığını anlayamıyor.
Sissako, Radikal İslam’ın da Ilımlı İslam’ın da sahibinin aynı olduğunu ve aynı merkezden beslendiğini göremeyecek kadar çamura batmış.
Mustafa Uzun, Gazeteci – Yazar
mmustafauzun@gmail.com