Batı’nın Sivil Toplum Stratejileri: Afrika’da Fonlar Üzerinden Hegemonya
Afrika’nın bağımsızlık sonrası dönemi yalnızca devletlerin inşasıyla değil, sivil toplumun da şekillenmesiyle tanımlandı. Ancak bu inşa süreci çoğu zaman Batılı fon sağlayıcıların yönlendirdiği, çizdiği sınırlar içinde gerçekleşti. Özellikle 1990’lardan itibaren Afrika’daki birçok sivil toplum kuruluşu finansal kaynaklarını Batı merkezli vakıf ve ajanslardan sağlamaya başladı. Bu durum, kıtanın en dinamik aktörlerinden biri olan sivil toplum alanını, aynı zamanda dış müdahalenin en hassas zemini hâline getirdi.
Demokrasi, insan hakları, kadın hakları, çevre koruma, LGBT+ hakları gibi evrensel değerler başlığı altında yürütülen projeler zamanla yerel kültür ve ihtiyaçlardan uzaklaştı. Dış fonlarla finanse edilen bazı STK’lar, Afrika toplumlarının değil; Batılı bağışçılarının önceliklerini merkeze alan bir ajandayla hareket etmeye başladı.
Bu fon bağımlılığı, yalnızca gündem belirleme gücünü değil, söylem ve yöntemleri de dışa bağımlı kıldı. Yerli sivil toplum yapılarının yükselmesini engellediği gibi, bazı durumlarda siyasi süreçlere doğrudan müdahale anlamına gelen bir araç hâline geldi. STK’lar aracılığıyla toplumsal muhalefet kontrol altına alındı, muhalefetle iktidar arasında yumuşatıcı veya yönlendirici bir rol üstlenildi.
Ayrıca bu fon yapılarının şeffaflık ve hesap verebilirlik söylemiyle kendilerini meşrulaştırması, yerel aktörlerin meşruiyetini sorgulayan bir dile evrildi. Fon ilişkileriyle şekillenen sivil toplum, çoğu zaman halktan değil, dış kurumlardan beslenmeye başladı. Bu durum da halk nezdinde güven erozyonuna yol açtı.
Tüm bunlara rağmen, Afrika’da yerli ve bağımsız sivil toplum oluşumları da yükseliyor. Geleneksel yapıların içinden çıkan sosyal dayanışma ağları, cami ve kilise temelli topluluk girişimleri, yerli vakıf ve dernekler, fon merkezli değil, ihtiyaç merkezli hareket ederek halkla gerçek bağ kurmaya devam ediyor.
Bugün Afrika’daki sivil toplum tartışması, yalnızca hak temelli bir mücadele değil; söylem, yöntem ve kaynak üzerinden yürüyen yeni bir hegemonya mücadelesidir.
Gerçek bağımsızlık, yalnızca devletin değil; sivil toplumun da özgürleşmesinden geçer.
Yorum gönder