Afrika’da Çin’in Kültürel Etkisi: Konfüçyüs Enstitüleri ve Medya Yatırımları
Son yirmi yılda Çin’in Afrika’daki ekonomik yatırımları sıkça gündeme geldi. Ancak Pekin yönetiminin kıtadaki etkisi sadece otoyollar, köprüler ya da barajlarla sınırlı değil. Çin, aynı zamanda kültürel bir nüfuz inşası peşinde. Bu yumuşak güç stratejisinin en belirgin iki ayağını Konfüçyüs Enstitüleri ve Çin destekli medya yatırımları oluşturuyor.
Çin, Afrika’daki birçok ülkede dil ve kültür merkezleri açarak Mandarin eğitimi veriyor. Bugün kıta genelinde 60’tan fazla Konfüçyüs Enstitüsü, onlarca Konfüçyüs sınıfı faaliyet gösteriyor. Bu enstitüler, yalnızca dil öğretmiyor; Çin kültürünü tanıtıyor, burs programları düzenliyor ve Pekin hükümetinin küresel vizyonunu genç nesillere taşıyor.
Konfüçyüs Enstitüleri’nin bir diğer işlevi ise, Batı’nın akademik hegemonyasına karşı alternatif bir bilgi ve eğitim ağı oluşturmak. Çin, bu yolla sadece kültürel sempati kazanmayı değil, aynı zamanda Afrika’daki entelektüel sınıflar üzerinde uzun vadeli bir etki kurmayı hedefliyor. Ancak bazı eleştirmenler bu merkezlerin ifade özgürlüğünü sınırlandırabileceği ve propaganda işlevi gördüğü uyarısında bulunuyor.
Kültürel etkinin ikinci ayağını medya yatırımları oluşturuyor. Çin’in devlet destekli haber ajansı Xinhua, onlarca Afrika ülkesinde ofis açtı. CGTN Africa, Kenya merkezli yayınlarıyla kıtada aktif bir medya kanalı haline geldi. Ayrıca Çin, yerel televizyonlara teknik altyapı ve yayın desteği sunarak haberlerin Çin bakış açısıyla aktarılmasını teşvik ediyor.
Bu medya ağları Çin’in Afrika’daki projelerini olumlu göstermek, Batı medyasına alternatif oluşturmak ve Çin-Afrika ilişkilerini “kazan-kazan” ekseninde sunmak amacı taşıyor. Ancak bu yaklaşım da tek yönlü bilgi aktarımına kapı aralayabiliyor. Yani bir hegemonyanın yerine başka bir hegemonya mı yerleştiriliyor sorusu gündemde kalıyor.
Afrika halkları, tarihsel olarak dış güçlerin bilgi ve kültür aktarımı yoluyla şekillendirilmesine defalarca maruz kaldı. Bugün Çin’in yükselişi kıtada Batı’ya alternatif yeni bir ortak arayışının işareti olabilir. Ancak bu ortaklık, kültürel eşitlik ve ifade özgürlüğü temelinde kurulmadıkça, bir bağımlılık ilişkisine dönüşme riski taşıyor.
Afrika’nın kendi kültürel zenginliğini koruyarak iş birliği yapması, sadece ekonomik değil, entelektüel özgürlük için de hayati önem taşıyor. Çin’in kıtadaki etkisi bu bağlamda dikkatle izlenmeli. Çünkü gerçek dostluk, ancak karşılıklı saygıyla inşa edilebilir.
Yorum gönder