Afrika’da Başlıca İslâmî Cihad ve Direniş Hareketleri
Afrika XIX. yüzyıl ile XX. yüzyılın başlarında İslâm’ı yaymak ve Avrupa ülkelerinin sömürgeci genişlemesine karşı koymak amacı taşıyan bazı hareketlere sahne oldu. Tasavvufî düşünceden büyük çapta etkilenen bu hareketlerin belli başlıları şunlardır.
a) Fûlânî Hareketi. Batı Afrika’da sömürgecilik öncesinde en önemli İslâmî cihad hareketi, Senegal’in Futa Toro bölgesinden Nijerya’nın kuzeyindeki Hevsâ bölgesine hicret etmiş Fûlânî kabilesine mensup Osman b. Fûdî’nin (Osman dan Fodyo, ö. 1817) putperest kabileler arasında İslâm’ı yaymak için başlattığı harekettir. Osman b. Fûdî’nin kısa zamanda iyi sonuçlar elde etmesiyle Gobir bölgesindeki Degal’da büyük bir müslüman topluluk meydana geldi. Bu topluluğun gittikçe güçlenmesi, bölgeyi kontrolünde tutan Hevsâ Krallığı’nda endişe uyandırdı ve iki topluluk arasında bir gerilime yol açtı. 1797’de Gobir Kralı Nafata ile onun yerine geçen Yunfa müslüman yayılmasının önüne geçmek için bazı tedbirler aldılar. Hareketin lideri Osman b. Fûdî’ye karşı saldırıya geçen Gobir Kralı Yunfa’nın kuvvetlerini müslümanlar başarıyla püskürterek 1806-1808 yılları arasında bölgede birçok önemli merkezi ele geçirip nüfuzlarını genişlettiler. Gobir’in merkezi Alkalawa’yı da Fûlânî hareketinin nüfuzuna alan Osman b. Fûdî, İslâmî esaslara bağlı bir devlet kurdu (1809) ve Atlantik sahillerinden Tinbüktü ve Hevsâ’ya kadar olan bölgeyi hâkimiyeti altına aldı. Daha sonra, sınırları genişleyen devletin batı kesimini kardeşi Abdullah b. Muhammed’e, doğu kesimini de oğlu Muhammed Bello’ya bıraktıysa da ölünceye kadar devleti tek başına yönetmeye devam etti.
Fûlânî hareketi, Osman b. Fûdî’nin ölümünden sonra oğlu Muhammed Bello (ö. 1838) tarafından Sokoto Halifeliği adı altında sürdürüldü. Bello, Fûlânî hâkimiyetini kabul etmeyen kabilelerle devamlı bir savaş halinde idi ve kendisine itaat etmeyen kabilelere karşı 1836’da kazandığı Gawakuke Savaşı’yla hâkimiyeti altındaki topraklar en geniş sınırlarına ulaştı. Sokoto Devleti’nin sınırları batıda Mâsînâ’dan doğuda Bagîrmî’ye, güneyde Yorbu’dan kuzeyde Büyük Sahra’daki Adar Agades’e kadar uzanıyordu. Giriştiği fetih hareketleri yanında Muhammed Bello, ilmî gelişmeyi de teşvik ederek medrese ve camiler inşa ettirdi. Kendisi de ilmî çalışmalara bizzat iştirak ederek ülkede ilmî seviyenin yükselmesine çalıştı. Ayrıca dışarıdan gelebilecek saldırılara karşı koymak için sınırlarda ribâtlar inşa ettirdi.
Mâsînâ bölgesinde Osman b. Fûdî’ninkine benzer faaliyeti, Ahmedü Lobbo (Şehu Hamedü) olarak bilinen Fûlânî âlimi Ahmed b. Muhammed b. Ebû Bekir b. Saîd gerçekleştirmiştir. Osman b. Fûdî’nin emrinde cihad hareketlerine katılan Ahmedü Lobbo daha sonra Mâsînâ bölgesindeki kabileler arasında İslâm’ı yaymaya çalıştı ve 1813’te putperest Bambara kabilelerine karşı cihad ilân etti. 1826’da Tinbüktü’ye kadar ilerledi ve Hamdullahi şehrini başşehir yaparak bir İslâm devleti (Mâsînâ Şeyh Hamad Devleti) kurdu. Ahmedü Lobbo’nun ölümü üzerine (1844) devletin başına oğlu Ahmedü Şeyhu (ö. 1852) geçti ise de el-Hâc Ömer’in 1862’de başşehir Hamdullahi’yi ele geçirmesiyle bu devlet ortadan kalktı.
b) Tekrûr Devleti ve el-Hâc Ömer. Batı Afrika’da Avrupa sömürgeciliğine karşı başlatılan cihad hareketlerinin önemlilerinden biri de el-Hâc Ömer’in (ö. 1864) liderliğindeki harekettir. Ticâniyye tarikatına mensup olan el-Hâc Ömer, Futa Calon bölgesinde Diaguku’da bir din öğretim ve davet merkezi kurarak (1840) etrafına büyük bir cemaat topladı. Daha sonra Dingiray’a yerleşerek putperestleri İslâm’a davet etmeye başladı ve 1852’de putperest kabilelere karşı cihad ilân etti. Kısa zamanda bölgedeki şehirlerin çoğunu ele geçirdi. Bambuk ve Bambara Krallığı’nı kontrolüne aldı. Ardından Avrupa sömürgeciliğine karşı harekete geçti. el-Hâc Ömer’le ticarî ilişki içinde olmalarına rağmen Fransızlar bölgeyi sömürgeleştirmek amacıyla, Senegal nehri kıyısındaki Medine şehrine saldırdılar (1857). Ancak el-Hâc Ömer liderliğindeki müslümanlar şehri kuvvetle savundu. Daha sonra doğuya doğru çekilmeye karar veren el-Hâc Ömer, Mâsînâ ve Bambara bölgesindeki birçok şehri kontrolüne aldı ve kurduğu Tekrûr Devleti, Tinbüktü’ye kadar uzanan bölgeye hâkim oldu. Bu arada bölgede el-Hâc Ömer’e karşı birçok ayaklanma meydana geldi. Kendisi de bu ayaklanmaların birinde öldürüldü (1864). el-Hâc Ömer’in ölümünden sonra, taraftarlarından bir kısmı başkanlık için seçim yapılmasını isterlerken bir kısmı da onun büyük oğlunu halef tayin ettiğini iddia ettiler. el-Hâc Ömer’in yerine getirilen oğlu Ahmedü Seku ülkenin bütününe hâkim olamadığından siyasî birlik bozuldu ve 1870’te iki yıl süren bir iç savaş ortaya çıktı. Ahmedü 1880’lerde Fransızlar’ın Tekrûr Devleti’ne yönelik işgallerine karşı koydu ise de iç ayaklanma ile dışarıdan gelen bu saldırılar karşısında yenilmekten kurtulamadı ve Tekrûr Devleti Fransızlar tarafından ortadan kaldırıldı (1893).
c) Mehdî Hareketleri. Sudan Mehdîsi. Sudan’da Muhammed Ahmed b. Seyyid Abdullah (ö. 1885) tarafından başlatılan ve Mehdîlik hareketi adını alan dinî-siyasî hareket, özellikle Avrupa sömürgeciliğine karşı yürütülen mücadele ile önem kazandı. 1880’e kadar Beyaz Nil üzerindeki Aba adasında münzevi bir hayat yaşayan Muhammed Ahmed, 1881’de kendisini mehdî ilân ederek faaliyetlerine başladı. Bu hareketin yayılmasında özellikle kuzeydeki kabile reislerinin yardımını gördü. Bağlı bulunduğu Semmâniyye tarikatını bir haberleşme vasıtası gibi kullanarak Mehdîlik hareketini bütün Sudan’a yaydı ve bölgeyi sömürgeleştirmek isteyen İngilizler’e karşı mücadele etti. Mısır’ın nüfuzundaki Sudan’ın kuzey bölgelerinde Mehdî’nin etkisinin artması ve fikirlerinin yayılması üzerine Mısır’ın yönetime karşı çıktıkları gerekçesiyle Mehdî ve taraftarları üzerine askerî birlikler yollamasından sonra (1881) batıya doğru çekilen Mehdî, dostluk kurduğu ve ailevî ilişkilerle bağlı bulunduğu Baggara kabilesine sığındı. Bu arada bölgenin diğer kabile reisleri ile dinî liderlerinin desteğini kazanarak 1882’den itibaren İngilizler’e karşı hareketi büyütüp savaş esaslarına göre organize edilen silâhlı kuvvetlerinin (ensar), 1883’te Mısır-İngiliz kuvvetlerine karşı başarı kazanmalarından sonra Mehdîlik bütün Sudan’ı etkisi altına aldı. 27 Ocak 1885’te Hartum’un ele geçirilmesiyle gücü en yüksek noktaya ulaşan Mehdî, başşehri Hartum olan bir İslâm devleti kurarak mücadelesini daha da yoğunlaştırdı. Ancak kısa bir süre sonra ölen Mehdî’nin (25 Haziran 1885) yerine geçen Abdullah b. Muhammed et-Teâyişî (ö. 1899) hareketi yaymaya devam ettiyse de Tuşki’de İngiliz-Mısır ortak kuvvetleri karşısında uğranılan yenilgi (1889), hareketin dönüm noktasını teşkil etti. Bu mağlûbiyeti takip eden iç ayaklanmaların devletin gücünü sarsması, yenilgiye yenilerin eklenmesine yol açtı ve 1896’da İngiliz-Mısır kuvvetlerinin bütün Sudan’ı ele geçirmek için başlattığı büyük askerî hareket karşısında Mehdî kuvvetleri dağıldı. Daha sonra 1899’da Halife Abdullah’ın yenilmesiyle de Mehdî Devleti ortadan kalkmış oldu.
Somali Mehdîsi. Somali’de Muhammed b. Abdullah Hasan’ın (ö. 1920) liderliğini yaptığı bir İslâmî direniş hareketidir. Muhammed b. Abdullah 1895’te Mekke’de Sâlihiyye tarikatına intisap ederek Somali’ye döndükten sonra bu tarikatı yaymaya çalıştı ve kısa zamanda Somali’nin İngiliz sömürgesi olan kısmında taraftar topladı. Başlangıçta sömürge yönetimiyle ilişkilerini iyi tutmakla beraber 1899’dan itibaren tutumunu değiştirerek İngilizler’e karşı cephe aldı. Aynı yıl mehdî olduğunu ilân ederek gayri müslimlere karşı cihad başlattı. İngilizler, İtalyanlar’la birlikte 1900-1904 yılları arasında Mehdîlik hareketini durdurmak için karşı saldırıya geçtiler. Bu saldırılar karşısında ülkede bir birlik oluşturmayı amaçlayan Mehdî, kabileleri bir araya getirmeye çalıştıysa da bunda başarı sağlayamadı. Bu arada kendisinin de Sâlihiyye prensiplerinin dışına çıkan hareketleri, tarikat lideri ve kurucusu Seyyid Muhammed es-Sâlihî tarafından hoş karşılanmadı ve tarikattan çıkarılmasına sebep oldu. Muhammed b. Abdullah’ın Somali’de yirmi yıl boyunca devam eden mücadelesi, 1920 yılında İngilizler’in nihaî saldırısı karşısında uğranılan yenilgiyle sona erdi ve kendisi de kısa bir müddet sonra öldü.
d) Senûsîlik Hareketi. Aynı zamanda bir tarikat olan ve Libya ile Büyük Sahra’da Avrupa sömürgeciliğine karşı etkili mücadele veren Senûsiyye hareketi, Muhammed b. Ali es-Senûsî (ö. 1859) tarafından başlatıldı. Muhammed b. Ali es-Senûsî Mekke’de, Abdullah b. İdrîs el-Fâsî’nin müridi oldu ve onun ölümü üzerine ortaya çıkan gruplardan birinin liderliğine getirildi. Birkaç yıl Mekke’de kaldıktan sonra kendisine karşı gelişen muhalefet yüzünden 1840 yılında Kuzey Afrika’ya dönmek zorunda kaldı. Dönüşte uğradığı Kahire’de de aynı tavırla karşılaştı. Libya’da ise bütün karşı koyuşlara rağmen düşüncelerini kabileler arasında yaymak için uygun bir ortam buldu. 1843 yılında tarikatın ilk zâviyesini Derne ile Bingazi arasındaki Beyzâ’da kurarak faaliyetlerini düzenli bir şekilde sürdürdü. 1846’da tekrar gittiği Mekke’de 1853 yılına kadar kaldı. Bu sırada ilmî çalışmalar yaparak düşünce ve prensiplerine daha düzenli bir şekil verdi. Libya’ya geri döndüğünde hareketini yeniden organize ederek daha aktif hale getirdi. Zâviyeleri büyütüp daha müstahkem yerler olan ribâtlara dönüştürdü ve hareketin merkezini Mısır sınırı yakınındaki Cağbûb’a taşıdı. Sultan Abdülmecid’den yakın ilgi ve destek gördü. Senûsî’nin ölümüyle hareketin liderliğine oğlu Muhammed el-Mehdî (ö. 1902) geçti. Diğer oğlu Muhammed eş-Şerîf (ö. 1896) ise Cağbûb’daki medresenin yönetimini üstlendi. 1870’te Bingazi, 1882’de Trablusgarp zâviyelerinin kurulmasına rağmen şehirlerdeki yayılışı oldukça sınırlı kalan Senûsîlik, Sahra kabileleri arasında hızla yayılarak 1870’lerde bölgenin yarısını etkisi altına aldı. XIX. yüzyılın sonunda merkezi Cağbûb’dan Kufra’ya taşındı ve burada hareketin daha düzenli bir hale getirilmesi için idarî ve adlî kurumlar teşkil edildi. Ayrıca Senûsîler Kufra’da, Çad gölüne doğru ilerleyen Fransızlar ve Sudan’daki Mısır-İngiliz güçlerine karşı yer yer çatışmaya girdiler. Hareketin liderlerinden Şerîf’in 1896’da, Mehdî’nin de 1902’de ölmelerine rağmen halefleri Senûsî hareketini devam ettirdiler. 1902’de Mehdî’nin büyük oğlu Seyyid İdrîs çok genç yaşta liderliği üstlendi. İtalyanlar’ın Libya’ya girmeleri üzerine (1911) Osmanlı kuvvetleriyle birleşerek sömürgeciliğe karşı mücadelesini sürdüren Senûsîlik hareketi 1920’ye kadar Büyük Sahra’da gücünü korumaya devam etti.
e) Emîr Abdülkādir el-Cezâirî Hareketi. Cezayir’in batısında Fransız sömürgeciliğine karşı Emîr Abdülkādir’in (ö. 1883) başlattığı hareket, kabilelerin Fransızlar’a karşı koymak istemelerinden doğdu. Babası tarafından bu harekete önderlik yapması için görevlendirilen Abdülkādir, 1832’de Oran ve Muasker kabilelerinin bağlılıklarını temin ederek mücadeleyi başlattı. Ulemânın desteği ile bölgedeki otoritesini daha da güçlendirerek elinde bulunan kuvvetlerle düzenli bir ordu kurmayı başardı. Abdülkādir mücadelesini iki safhada sürdürdü. 1832’den 1839’a kadar devam eden ilk devre, bir dizi silâhlı mücadele ve düşmanla taktik icabı yapılmış bazı antlaşmaları ihtiva eder; bunlardan Tafna Antlaşması’yla Cezayir’in üçte ikisini hâkimiyetine aldı. 1839’dan 1847’ye kadar olan ikinci devrede ise Fransızlar’la devamlı çarpışma halinde bulundu ve bu yüzden kurulması düşünülen devlet fikri gerçekleştirilemedi. Fransızlar’ın devamlı saldırıları karşısında Abdülkādir Fas sultanına sığındı. Cezayir’de 1845’te Muhammed b. Abdullah’ın başlattığı direnişi fırsat bilerek tekrar ülkesine dönen Abdülkādir 1847’de Fransızlar’a yenik düşüp esir alınmasına kadar mücadelesine devam etti.
f) Abdülkerîm el-Hattâbî Hareketi. Kuzey Afrika’da İspanyol ve Fransız sömürgeci güçlerine karşı bir hareket başlatan Abdülkerîm el-Hattâbî (ö. 1963), babasının ölümünden sonra kabilesinin başına geçerek diğer kabilelerle birlikte Rif bölgesinde bağımsız bir devlet kurmak için İspanyollar’a cihad açtı. İspanyollar’a karşı 1921’de büyük Rif ayaklanmasını düzenledi; İspanyol ordusunu mağlûp ederek Rif Cumhuriyeti’ni kurdu ve bu devletin ilk başkanı oldu. Bu başarı, Abdülkerîm’e halk arasında büyük bir nüfuz sağladı. Cumhuriyetin dışarıda tanınması için yapılan teşebbüsler sonuçsuz kaldı. Fransızlar, gittikçe güçlenen Hattâbî’ye karşı bölgedeki etkili tarikatları ayaklandırmaya çalıştıkları gibi İspanyollar’la da anlaşarak güneyden ve kuzeyden Abdülkerîm’in ordularına saldırdılar ve onları mağlûp ettiler; Abdülkerîm’i de esir alıp sürgüne gönderdiler. Böylece Hattâbî hareketi son bulmuş oldu.
TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1988 yılında İstanbul’da basılan 1. cildinde, 426-428 numaralı sayfalarda yer almıştır.
BİBLİYOGRAFYA
I. M. Lewis, Islam in Tropical Africa, Oxford 1966.
Anson P. Atterbury, Islam in Africa, Westport 1969.
J. D. Fage, A History of West Africa, Cambridge 1969, s. 147-189.
The Cambridge History of Islam, Cambridge 1970, II/A, s. 211-405.
Abdurrahman Çaycı, Büyük Sahra’da Türk-Fransız Rekabeti (1858-1911), Erzurum 1970, s. 17-21.
J. Spencer Trimingham, Islam in East Africa, Oxford 1971.
B. G. Martin, Muslim Brotherhoods in 19th Century Africa, New York 1978.
Hasan Îsâ Abdüzzâhir, ed-Daʿvetü’l-İslâmiyye fî Ġarbi İfrîḳıyâ ve ḳıyâmü devleti’l-Fûlânî, Riyad 1401/1981, s. 126-182.
Muhammed Abdullah en-Nakīre, İntişârü’l-İslâm fî Şarḳī İfrîḳıyye ve münâheḍatü’l-Ġarbi leh, Riyad 1402/1982, s. 165-167.
John Obert Voll, Islam: Continuity and Change in the Modern World, Boulder 1982, s. 79-82, 119-120, 135-138, 139-143.
Fethi Yeken, el-Mevsûʿatü’l-ḥarekiyye, Amman 1403/1983, I, 157-158, 169.
Peter B. Clarke, West Africa and Islam, London 1984, s. 113-120, 130-136.
H. İbrâhim Hasan, İntişârü’l-İslâm fi’l-ḳārreti’l-İfrîḳıyye, Kahire 1984, s. 119-124, 132-133.
Magali Morsy, North Africa 1800-1900, New York 1984, s. 138-143, 247-283.
Mervyn Hiskett, The Development of Islam in West Africa, New York 1984, s. 227-233, ayrıca bk. İndeks.
Jamil M. Abu’n-Nasr, A History of the Maghrib in the Islamic Period, Cambridge 1987, s. 253-255, 257-260, 378-382.
Edward Sell, “Islam in Africa”, The Moslem World, New York 1911, I, 136-146.
Abdurrahman Zekî, “Ḥareketü’l-ıṣlâḥi’d-dînî fî Ġarbi İfrîḳıyye”, Revista del Instituto Egipcio de estudios Islámicos en Madrid, XIII, Madrid 1965-66, s. 139-160.
Yorum gönder