İnsanlık Tarihin En Büyük Zulmü

İnsanlık tarihinin en büyük zulmü olan Afrikalı köle ticaretini lanetle anmak her Müslümanın görevidir. 1839 yılında bir köle gemisi olan Amistad’daki 53 kölenin Küba açıklarında ayaklanması ile sembolleştirilen ve Batı’nın kirli yüzü olan köle ticaretlerini asla unutturmamalıyız. Batı’lıların bugünkü zenginliğinin temelini oluşturan köle ticaretleri resmen üç yüz yıl devam etmiş ve milyonlarca özgür insan köleleştirilerek Modern Avrupa’nın temelleri bu vesile ile atılmıştı.

 

İNSANLIK TARİHİNİN EN BÜYÜK ZULMÜ

İnsanlık tarihinin en kirli sayfalarından olan Afrikalıların mal gibi alınıp satılması Modern Avrupa’nın hangi temeller üstüne inşa edildiğini de ortaya çıkartıyor. Özellikle Orta Çağ sonrasında Avrupa’ya hammaddenin yanı sıra yüz binlerce köle de getirilmişti. Köylerinde hayatlarını devam ettiren Afrikalılar, vahşi Avrupalılar tarafından yakalanmış, ailelerinden ve sevdiklerinden ayrılarak aylar sürecek zorlu yolculuklara çıkartılmışlardı. Bu yolculuklarda toplam kölelerin %50’ye yakını ölmüş ve sağ kalanları da Avrupalı efendilerin en rezil isteklerine cevap vermek zorunda bırakılmışlardı. Orta Çağ Fransa’sında, kölelerin hakları o kadar çok kısıtlanmıştı ki, köleler ile evlenenler dâhi ömür boyu hapis cezasına çarptırılıyordu. Yine Fransa’da, 1685 yılında çıkarılmış kanunla, kaçan köle ya öldürülür ya da kölenin kulağı kesilirdi. 1767’de ise çıkarılan bir kanunla siyahların Fransa’ya girmesi yasaklanmıştı. Bu kanuna göre siyahlar adi ve hakir görülmüş, beyazlarla aynı haklara sahip olmaları uygun görülmemişti.

 

KRALİÇE ELİZABETH BİZZAT KÖLE TİCARETİNİ TEŞVİK ETTİ

Kölelerin eşya gibi kullanıldığı İngiltere’de de Kraliçe Elizabeth bizzat köle ticareti ile ilgilenmiş ve bu işi teşvik etmişti. Batılıların bu iğrenç Kraliçesi sadece bir köle seferinde resmi olarak 47.146 köleyi Afrika’dan gemilerle İngiltere getirmişti. Sözde medeni Avrupalılar, özgür Afrikalı çocukları da pek çok bilimsel deneyde kullanmışlardı. Bir denek olarak kullanılan bu kölelerin birçoğu ya sakat kalmış ya da ölmüştü. Afrika’nın azgelişmişliğinin temel nedeni olarak gösterilen bu vahşi ticaret Avrupa’nın kapitalist yüzünü de ortaya çıkartmıştı. Özellikle Amerika’da yoğunlaşan siyah derili insan nüfusu onca ölüme ve vahşete rağmen yok olmadı ve köleliğin resmi olarak kalkmasından sonra da devam eden önyargı ve ırkçılığa karşı direndiler. Bugün hâlâ, siyah derili insanlara ve Müslümanlara karşı önyargılı ve dışlayıcı yaklaşan Avrupalılar bunun zihni altyapısını üç yüzyıllık köleci geçmişlerinden alıyorlar.

 

PAPA, PORTEKİZ KRALINA KÖLE TİCARETİ İZNİ VERMİŞTİ, KÖLE TİCARETİ DEVAM EDİYOR

1452’de Portekiz Kralı VI. Afonso’ya izin veren Papa, savaşlarda yakalanan putperestlerin köle olarak satılabileceğine ve kullanılabileceğine dair resmi bir bildiri çıkartarak bu büyük zulme onay vermişti. Bazı araştırmalara göre günümüzde dünyada tarihin herhangi bir zamanda olduğundan daha çok köle var. Günümüz kölelerinin büyük çoğunluğu geçmişte olduğu gibi kadın ve çocuklardan oluşuyor. Bugünkü kölelik daha modern bir şekilde ifade edilse de devasa şirketlerin “işçi” adı ile çalıştırdığı yüzmilyonlarca köle, eski köleler kadar hakka dahi sahip değiller. Yapılan araştırmalara göre bu devasa şirketler günlük ortalama 90 dolara işçi adını verdikleri köleleri çalıştırırken, daha önce bu rakamlar 40.000 dolara kadar çıkabiliyordu.

***

Mustafa Uzun
Araştırmacı Yazar

 

Yorum gönder