Rus-Ukrayna Savaşı; Afrika için yeni ve adil bir düzen şart

Dünya değişiyor. Ukrayna-Rusya Savaşı bunu
bütün açıklığı ile gözler önüne serdi. Yeni ve adil bir düzenin kurulması hepimizin
ihtiyacı. Afrika bu ihtiyacı en derinden yaşayan coğrafya.

Herkesin bildiği bir değişim yaşanıyor.
Birtakım yeni değişim kriterleri var ve bunlar birbirlerini itiyor. Gel gitler
yaşanıyor. Birtakım yeni şartlar ortaya çıkıyor, yeni oluşumlar meydana
geliyor. Bu düzenin değişmesi noktasında Müslümanların bir eylem eksikliği söz
konusu. İslam’ı etkileyici bir şekilde ortaya koymaktan aciz Müslümanlardan
bahsediyoruz. Bunu bir yapıya, organizasyona, zafere götürecek unsura
dönüştürmekten aciz topluluklardan bahsediyoruz. Eğer bu yeni dünyayı
Müslümanlar fikirleri ile oluşturabilirlerse o zaman dünya adil olacaktır. Eğer
bunu yapamazlarsa o zaman mevcut görüntü devam edecektir. Ortaya çıkacak şey
yeni olmayacaktır.

 

Bu sadece Rusya-Ukrayna veya Rus-Batı
savaşı değildir. Bu kriz, faize ve güce dayanan Batı sisteminin çökmekte
olduğunu göstermektedir. Malların bir tarafta toplanmasını, üretim ve ticaret
olmaksızın para kazanmayı öngören bu sistem çökmeye başlamıştır. Uluslararası
sistem çöküyor. Afrika ve Ortadoğu’da adaletin ve hakkaniyetin yok olması,
zulümlere bir çare bulunamaması, Müslümanların bölük pörçük olması, İsrail’in
saldırganlığını sürdürmesi ve tüm bunlara rağmen dünyanın sesinin yükselmemesi,
ellerin, yüreklerin bağlı olması, öylece oturmaları yürekleri yakmaktadır. Bu
durum biz Müslümanlar olarak acziyetimizi dışa vurmaktadır.

Küresel güçler terör silahını iyi
kullanmaktadırlar. Masanın her tarafında onlar var. İşleri ayarlayan da, karşı
çıkan da, işi kullananlar da onlar. Terör korkusu yayıyorlar, terörü de
kendileri tetikliyorlar. Bugün Ukrayna’da, dün Afrin’de bölgeye yolladıkları
silahlı birlikleri Müslümanlar Suriye, Çeçenya, Bosna veya Afganistan’a
gönderdiklerinde teröristler olarak tanımlamışlardı.

Bu arada küreselleşme karşıtı hareketler
de arttı. Kamuoyu gücümüz yükselmeye başladı, adalet talepleri daha fazla
duyulmaya başlandı. Desteklerimiz genişledi, direniş hız kazandı. Bunlar yeni
bir dünya oluşturmak için gerekli olan doneleri bizlere veriyor. Görmek lazım.
Halklar arasında diyalog arttı. Çünkü insanlar alternatif arıyorlar. Tek başlı
sistem var olduğu müddetçe zulüm de, adaletsizlik de devam edecektir. Bu fırsat
çok önemli bir fırsattır ve çok iyi değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu
bağlamda insanlar kendilerine sunulacak alternatifi de kabul etmeye hazırlar.

Müslümanlar tarihleri, kültürleri,
müesseseleri ve çözüm önerileri ile alternatif sistem sunmaya mecburlar. Batı
çökmeye başladı. Rusya’ya karşı alınan önlemler, sadece rezevr para dolar
inanışını değil, daha birçok derin kırılmalara yol açmıştır. Hiçbir güç artık
bu Batı’yı diriltemeyecektir. Francis Fukuyoma’nın ‘Tarihin Sonu’ tezi
tutmamıştır. Yeni bir tarih doğmaktadır. Yeni bir dünya düzeni gelecektir.
Ahlakın ve onurun hâkim olduğu yeni bir dünya düzenine doğru gitmekteyiz. Ama şu
noktaya dikkat etmek gerekiyor; Biz sadece Batılı zihinlerin ihtiyacı olduğu
kadarıyla değil bir bütün olarak İslam Medeniyeti ile var olmamız lazım.

Batılılara yaranabilmek için İslam’ın asla
farklı şekillere sokamayız. Birilerinin hoşuna gidecek romantik işler peşinde
koşmamalıyız. İnsanlığa bir bütün olarak İslam’ı vermeliyiz. İslam tüm hayata
egemendir ve hayatın her aşamasına yön verir. Hitap eder. En doğru, en sadık,
en sağlam yol İslam’dır: Hürriyet’in eşitliğin, adaletin, imarın, onurun, bilimin,
çalışmanın, yardımlaşmanın, dayanışmanın ve güvenin merkezi İslam’dır. Hakkın
egemen olduğu bir sistem doğacaktır. Bu sistem dünyaya saadet getirecektir. Tüm
insanlığın onurunu koruyacaktır.

Bizler insanlığa şahit durumundayız. Bu
görevi yapmak zorundayız. Uluslararası arenada bunu yapabilmek için birtakım
işler yapmak şarttır. Bunların başında İslam Medeniyetinin çok net bir şekilde
ortaya konulması gelmektedir. Mesajıyla, kaygısıyla, çerçevesiyle, tarihiyle
insanlığa sunulmalıdır İslam Medeniyeti. Bir düşünce yenilenmesine ihtiyacımız
var. Yeryüzünde Allah’ın şahitleri olarak tüm görevlerimizi yerine
getirmeliyiz. Bağımlılık ruhundan uzak olmamız gerekiyor. Bir takım oluşumların
içerisinde sömürülmekteyiz. Afrika’da bu oluşumlar çok daha keskin ve derindir.
Bu birleşimler Batılıların çıkarlarını korumak için kurulmuştur. Ülkelerimizde
kurulanlar da bu maksatla kurulmuştur. Kendi oluşumlarımıza dönmeliyiz. D-8
bunların en önemlisidir. O yeni bir güç vermiştir, bir fikir, bir aksiyon, bir
büyük öneridir insanlığa. Siyasi birleşimler yapmalıyız. Bir yandan hürriyeti
söylerken diğer yandan Batılılara kölelik yaparsak bunun ne anlamı kalır.
Bizler insanlığın hayrına çalıştığımızı söylerken kendi ülkelerimize ve
insanlarımıza hayrımız dokunmazsa ne anlamı kalır bunun. Bunlar bizim
doğruluğumuzu zedeler.

Kendi ülkelerimizdeki özgürlükleri ve
çoğulculuğu desteklemeliyiz. Zulme karşı çıkmamız gerekiyor. Fesat güçlerin
siyasi ve ekonomik düzlemde hâkim olmasına engel olmalıyız. İktisadi anlamda
şeffaflığa önem vermeliyiz. Üreten ticarete önem vermeliyiz. Ulusal
zenginliklerimizi geliştirmeliyiz. Sivil toplum örgütlerimizi güçlendirmeliyiz.
Gençlerimizi, hanımlarımızı, basın mensuplarımızı, iş adamlarımızı iyi
yetiştirmeliyiz.

Mustafa Uzun
Araştırmacı Yazar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir