Afrika’da kalkınma stratejisinde yeni yaklaşımlar – II

Afrika için adil ekonomik düzen önerisi

Bu yazının Amharca versiyonu için, buyrun; https://www.afrikacalismalarimerkezi.com/?p=4346&preview=true  

Yeni Söz Gazetesinden okumak için: https://www.yenisoz.com.tr/yazarlar/afrikada-kalkinma-stratejisinde-yeni-yaklasimlar-2-4892/

Geçen hafta, Milli Görüş lideri merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın “adil düzen” teorisinin yerel şartlara uyarlanarak Afrika için bir çözüm önerisi olabileceğini ifade etmiştik. Bu hafta da -günümüzde Türkiye’de de canları yakmaya devam eden- enflasyon sorunu ile devam ediyoruz.

Faizci sistem Afrika’yı sömürmeye ve ezmeye devam ediyor. Afrika ve Afrikalılar yüzlerce yıldır fakirleştiriliyor. Kötü yönetim, darbeler, pahalılık, enflasyon, işsizlik, açlık, geçim sıkıntısı, sefalet ve geri kalmışlık yüzünden Afrika ızdırap çekiyor ve koca kıtanın gelir dağılımı her geçen gün korkunç bir şekilde bozuluyor.  Bunun en büyük sebeplerinden biri olan enflasyon, faizci kapitalist sistemin tabiî bir sonucudur. Batıda bunu sunî olarak azaltmak için başvurulan çare büyük kitlelerin daha çok ezilmesi metotlarıdır ve bu Afrika’da çok daha ağır bir şekilde uygulanmaktadır. Yani bir zehirin diğer zehirle tedavi edilmesi yoluna başvurulmaktadır. Erbakan’ın “adil düzen” teorisi bu konuda Afrika’nın umudu olabilir. Çünkü ekonomik adil düzende enflasyon olmaz, adil düzene geçildiğinde enflasyon yüzde sıfır olur.

Adil düzenin teorisyenine göre modem müstemlekeciliğin, IMF reçetelerinin ve taklitçi zihniyetin harabe haline getirdiği yerde çözüm yine aynı adreslerde aranmaz. Adil Ekonomik Düzen, ekonomik düzenin hiçbir noktasında sömürüye müsaade etmeyen, herkese hakkını veren, herkese karşı eşit davranan ve herkese fırsat eşitliği veren, herkesin faydalı, yapıcı faaliyetlerini destekleyen, ekonomik faaliyetleri teşvik eden, ekonomik gelişmenin önündeki lüzumsuz ve haksız engelleri ortadan kaldıran bir ekonomik düzendir.

KAPİTALİZM VE KOMÜNİZM’İN FAYDALI YANLARINI ALIP ZARARLARINDAN UZAK DURMAK

Adil düzen teorisyenine göre, kapitalist düzen hakka dayanan, teşvik edici ve tanzim edici bir faktör olan “Kâr” ile birlikte haksız bir sömürü ve zulüm aracı olan “Faiz”e de yer vermiştir ve yine Kapitalist Düzen’de faydalı olan ekonomiyi tanzim eden ve yönlendiren “Serbest piyasa rekabetine” yer verildiği gibi tatbikatta tröstlerin ve tekellerin oluşmasına mani olamamaktadır. Buna mukabil Komünist rejim prensip olarak faize karşı olmakla beraber bunun yanında “Mülkiyet Hakkına” ve “Kâra” da karşı çıkmak suretiyle insan tabiatına aykırı düşmekte ve “Serbest piyasa rekabetine” yer vermeyip ekonomiyi “Masa başında fiyat tespiti” suretiyle yönlendirmeye çalışmıştır. Hâlbuki gerçekte bu yolla ekonomiyi tahrip etmiş ve makro iktisadi dengeleri tesis edememiştir. “Adil Ekonomik Düzen” ise ekonominin hakka dayanan yönlendirici ve teşvik edici bir unsur olan kâra müsaade ettiği halde, bir haksızlık ve sömürü vasıtası olan “faize” yer vermemektedir.  Ayrıca serbest piyasa rekabetini ve mülkiyet hakkını esas alarak bunların faydalarına yer vermekte; buna mukabil tekelleşmeye ve “ihtikâra” fırsat vermemek suretiyle bunların zararlarından ekonomiyi ve insanları korumaktadır. Böylece Adil Ekonomik Düzen’; “Hakkı üstün tutan zihniyet’e dayalı tam, mütekâmil ve ideal bir düzendir.” Bu düzende Kapitalizm’in ve Komünizm’in faydalı yanları mevcuttur.  Fakat mahsurlu ve zararlı yanlarına ise yer verilmemiştir.

Adil Ekonomik Düzende ekonomik faaliyetleri şahıslar yürütürler. Devlet bunların bu faaliyetleri yürütmelerinde kendilerine yardımcı olur. Bu yardımı ülkenin ve bölgelerin kalkınma planlarının hazırlanmasını teşvik suretiyle yapar. Devlet, ayrıca ekonomiyle ilgili genel hizmetleri yaptırır, kontrol eder ve yine ayrıca ekonomiyle ilgili tanzim hizmetlerini yürütür ve kontrol eder. Erbakan’a göre Adil Ekonomik Düzen’de devlet, ülke ve bölgelerin makro planını yaptırır, bunlarla ilgili yatırım projelerini hazırlatır, şahıslar ya tek başına, ya şirketler veya vakıflar halinde bu projelerden istediklerini seçerler ve bunları yürütürler. Devlet, bu projeleri her bakımdan destekler ve çeşitli teşviklerle bunların en faydalı ve verimlilerinin öncelikle gerçekleşmesini yönlendirir. Devlet, güvenlik, yönetim, yargı, enerji temini, su, yol, altyapı hizmetleri, sağlık, öğretim hizmetleri, ulaşım, iletişim hizmetleri vs. gibi hizmetleri yaparken ayrıca temel ekonomik malların tanzim hizmetlerini yürütür.

PARA = MAL İLKESİ

Erbakan’a göre Adil Ekonomik Düzen’de “Para = Mal”dır. Bunun manası şudur: İnsanlar ne değerde mal üretip bunu toplumun yararlanmasına sunmuşsa, onun karşılığında ona eşdeğer tüketim hakkı olduğunu gösteren senedini alır. Bu, Afrika’nın geleneksel ekonomi modellerine de çok uygundur. Başkalarının yararlanmasına arz edilen mal ne kadarsa, vatandaşların cebinde de ona eşdeğer tüketim hakkı senedi yani para bulunmaktadır. Bu yüzden arz edilen malların toplam değeri ne kadarsa, vatandaşların cebindeki tüketim hakkını gösteren senetlerin toplamı, yani para da o kadardır. Diğer bir ifade ile para=maldır.

FAİZ YOK İLKESİ

Erbakan’a göre Adil Ekonomik Düzen’de faiz olmaz. Çünkü faiz, haksızlıktır, zulümdür. Üretmeyenlerin üretenlerin elinden faiz miktarı kadar malı zorla almalarıdır. Erbakan bunu şöyle anlatıyordu; “Malı üretiyorsunuz toplumun faydasına arz ediyorsunuz. Buna karşılık üretiminize eşdeğer tüketme hakkınızı gösteren senedinizi yani paranızı alıyorsunuz. Kapitalist Düzen’de bu parayı bir bankaya koyuyorsunuz. Bir yıl sonra faizinin ilavesi ile beraber bu para size iade ediliyor. Siz bu bir yılda yeni bir üretim yapmadınız. Buna mukabil size üretim yapmadan ilave bir tüketim hakkı veriliyor. Kapitalist Düzen bu tüketim hakkını nereden veriyor? Ya açıktan para basarak veriyor. Bu takdirde bu herkesin hakkını alıp size vermek demektir. Çünkü açıktan basılan para arz-talep kaidesine göre mevcut malların fiyatlarını yükseltir veyahut da başka bir üretenin hakkını alıp size vermektedir. Bu da, o kimsenin yani üretenin, yani emekçinin, yani fakir fukaranın hakkını alıp getirip size vermek demektir. Her ikisi de haksızlıktır ve zulümdür. Bunun için faiz yiyen insan, fakir fukaranın gözyaşını içen, etini ve kanını yiyen insan gibidir. Kan içen bir vampir durumundadır. Saadeti başkalarının ızdırabında arayan insan durumundadır. Ayrıca bir defa haklı veya haksız olarak sermayeyi ele geçiren kimse faiz yoluyla hiç emek harcamadan haksız olarak başka insanları sömürmekte ve oturduğu yerde büyük kazançlar elde edebilmektedir. Bu ise nefis terbiyesi görmemiş insanlardan fakir olanları zaruretten dolayı ahlâksızlığa iten, zengin olanları da haksız olarak elde ettikleri çok büyük kazançlardan dolayı ahlâksızlığa iten ve netice itibariyle toplumların “ahlâki çöküşüne” ne sebep olan bir faktördür ve faiz 40 çeşit belanın mikrobudur.”

Afrika için Milli Görüş lideri merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın “adil düzen” teorisinin yerel şartlara uyarlanarak nasıl bir çözüm önerisi olabileceğini önümüzdeki hafta ele almaya devam edeceğiz.

***

NOTLAR

* Kendi Papa’larının bakkaldan alacağı sakızdan dahi vergi alan Batı Medeniyetinin, Osmanlı ülkesindeki papazlardan hiç vergi alınmamasını anlaması düşünülemez tabi.

* Hacı Salih Efendi’ye rahmet olsun. Dört yüz yıl boyunca Bosna-Hersek’i yöneten Osmanlı, 1878’de Avusturya tarafından işgal edilince aylarca işgal ordusuna direnen ve Avusturya’nın ağır kayıplar vermesine neden olan Hacı Salih Efendi’ye ve yanındaki mücahitlere 150 yıl sonra dualarımızı gönderiyoruz. UNUTMA.

* Osmanlı’nın ihtişamlı dönemlerinde Behram Ağa ile coşan Türk musikisi Batı karşısında gerilediğimiz dönemlerde Hacı Arif Bey gibi isimlerle ye’s düşerken artık Osmanlı’nın kolu kanadı kırılınca büyük hüzünlerle, kederlerle Tanbûrî Cemillere kulak vermiştir. Bizim 90’larda çoğu taklit de olsa coşturan, ayağa kaldıran, yumrukları sıktıran, ölü toprağını üstümüzden alan “ezgileri” sevmemizin bir nedeni de bu bence

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir